16 Kasım 2013 Cumartesi

Yabancı rotasyonumuz ve kadromuzun son hali hakkında...

Daha sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için beklemek en iyisiydi. Fakat şurası kesin ki, erkek basketbol şubemizde maşallah(!) aksiyon hiç eksik olmuyor. 24 yaşındayım, bu kadar talihsiz bir Galatasaray takımı izlediğimi hatırlamıyorum. Bir galibiyete sevinecekken, bir sakatlık haberi herşeyi alt üst ediyor. Aksilikler hesap kitap yapmaya imkan bırakmıyor. Bu seneki aksilikler geçen sezonu da sollamış durumda, inanılır gibi değil hakikatten. Ersin ve Gordon da Türk Telekom maçıyla sakatlar ordusuna selam çaktı, hangisinin daha büyük bir kayıp olduğuna karar vermek zor...

Baktığımızda, yararlanamadığımız basketbolcularımızdan TOP 16 yapacak ayrı bir Euroleague takımı kurulur. Jawai ve Gordon sezonu kapattı, Ersin ve Markoishvili bir aksilik olmazsa Mart ayı içerisinde dönecekler. Furkan ve Cenk ise yavaş yavaş rotasyona girmeye başladı (nazar değmesin!). Engin de bu ay içerisinde süre almaya başlayacaktır diye düşünüyorum.


Malum, TBL'nin bir sezon içerisinde bir takıma tanıdığı yabancı hakkı sayısı maksimum 8. Aynı anda en fazla 6 yabancıya lisans çıkarılabiliyor ve bu 6 yabancılık liste de en fazla iki defa değişebiliyor. Bu iki değişiklik hakkını kullanmış durumdayız. Jawai yerine Bonsu ve Gordon yerine iki gün önce transfer edilen Malik Hairston. Arroyo, Gordon, Domercant, Hairston, Markoishvili, Erceg, Jawai, Bonsu. Bu 8 isme lisans çıkardık ve yabancı rotasyonunda değişiklik yapma hakkımızı tamamladık...

Arroyo, Domercant, Hairston, Markoishvili, Erceg, Bonsu (ve Macvan) rotasyonuyla yola devam edeceğiz. (Bu arada Marko yerine geçici olarak Macvan'a lisans çıkarıldı. Bu sezon çıkan bu yeni kural için TBF'nin takımlara geçtiği bir "kıyak" diyebiliriz. Sakat oyuncu yerine 45 günlük lisans çıkarılabiliyor ve bu  geçici lisans yukarıda bahsettiğim 8 oyunculuk lisans hakkından sayılmıyor. 8+1 gibi düşünebiliriz yani.) Umarım sezonun geri kalanını kazasız belasız geçiririz. En büyük dileğim bu.

Son sakatlıklardan sonra büyük bir karamsarlık hakimdi ancak iki gün önceki Bayern Münih galibiyeti ve özellikle savunmadaki direnç ve ribaundlardaki hırs hepimize umut verdi. Telekom maçında Ergin hocanın mola sırasındaki "protesto"sunu takımın doğru anladığını ve kendine geldiğini düşünüyorum. "Top 16 yapamayacak mıyız?" endişesi biraz olsun dağılmış durumda, Siena'yı yenersek bu iş tamamdır diye düşünüyorum. (Top 16'da ne yapabileceğimiz apayrı ve uzun bir yazı konusu. Hele bir gruptan çıkalım, onu da değerlendiririz.)

Bugün Abdi İpekçi'de Banvit maçı var, sağlam bir taraftar desteğiyle kazanmamız şart...  

4 Kasım 2013 Pazartesi

Sezonun ilk ayı: Bir ileri, bir geri?




Oldukça yoğun bir maç temposuyla sezona giriş yaptık. Önce Türkiye kupası, sonra Cumbaba finali, lig ve Euroleague derken üç günde bir maça çıkar olduk. İki sezondur "vazgeçilmezimiz" haline gelen sakatlıklar yine can yaktı, sinir bozdu, sabır tüketti. Arroyo ve Gordon takımı sırtlarken -sakatlıklara da bağlı olarak- takımın zikzak çizmesine sıkça şahit olduk.

"Eğer sakatlar sağlam dönerse" şartıyla yapılan ortak yorum geçen sezona nazaran çok daha geniş bir rotasyona sahip olduğumuz şeklindeydi. Sinan, Göksenin ve Domercant'ın kısa rotasyonuna önemli bir derinlik kazandıracağı düşünülüyordu. Ayrıca geçen sezonun formda forvetleri Markoishvili ve Cenk de eklenince, kağıt üstünde iç açıcı bir tablo vardı. Peki kağıt üstündeki parkeye yansıdı mı, bence hayır. Nedenlerine göz atalım.

-Birincisi, hala Arroyo'nun eline bakıyoruz. "Sen yoksan her şey eksik, sen varsan her şey tamam" durumu sözkonusu. Yoğun maç temposunu göz önüne aldığımızda çok tehlikeli bir durum bu. Arroyo da bir insan sonuçta, hem de basketbol için "yaşlı" diyebileceğimiz bir insan. (Planinic için ağıt yaksam yeridir, keşke gelseydi.) Malaga maçında olduğu gibi Arroyo'nun da tükendiği olabiliyor. Basit pas hataları ve yanlış şut seçimleri gibi...

-İkincisi, Markoishvili'nin Eurobasket'ten miras(!) sakatlığının etkisini atamaması ve geçen sezonki formundan çok uzak olması. Şutları girmiyor, savunmada bildiğimiz Marko gibi değil, silik bir görüntüsü var ("dı" demek durumundayım, maalesef yine sakatlandı ve bu sefer durum daha ciddi, 3 ay yok.)

-Bir diğer sebep, Domercant'ın durumu. Çok ağır bir sakatlık geçirdi ve neredeyse adam akıllı tek maç oynayamadı geçen sene. Bu sezon daha büyük umutlarımız vardı fakat şu bir aylık görüntü hiç iç açıcı değil. Hem hücumda hem de savunmada oldukça ağır kalıyor Henry. Penetresi yok ve ceza şutları dahi istikrarsız. Şutuyla var olan bir basketbolcu için kötü bir durum bu.

- Ve Jawai. Ndong gibi olmasını beklemiyorduk ama özellikle hücumda tam verim almaya başlamışken Olympiakos maçı sonrası fenalaşması ve geçirdiği ciddi tehlike herkes için büyük bir yıkım oldu. Ne kadar doğrudur bilemiyorum ama kalbiyle alakalı bir sorun var dendi, spekülasyonlar aldı başını yürüdü ama tek gerçek 3-6 ay arası oynamayacağı. Sezonu kapattı diyebiliriz.

-Ender ve Sinan Arroyo'nun yükünü hafifletemiyor. Bir aylık süre zarfında  gözlemleyebildiğimiz bu. Gerçi burada da Ender'in sakatlığı son iki-üç maçta katkı alamamamıza neden oldu. Takımda her yolun sakatlığa çıkması çok can sıkıcı.

-Erceg konusunda karamsar olanlar var ama Siena, BJK ve Efes maçındaki perfomanslarını es geçerek kötü oynadığı maçlara odaklanıp karamsar olmanın alemi yok diye düşünüyorum. Şutuna güvenebileceğimiz, bileği düzgün bir PF Erceg. İstikrar sağlayamadığını ek olarak belirteyim tabi.

Bir aylık periyottan öne çıkanlar böyle.

Gelelim transfer konusuna. Jawai'nin sezonu kapama ihtimali karşımızda belirdikten sonra Bonsu ile anlaştık. Özellikle 2012 yazında David Blatt'in "dizleri bir yaşlı insanınki kadar hassas durumda" cümlesi ve sonrasında basketbol hayatının bittiği dedikoduları oldukça endişe vericiydi. Geçen sezon Milano ve Sevilla'da da pek ön plana çıktığı söylenemezdi. Belayı mıknatısla çektiğimiz de düşünülünce biraz homurdanmadık değil ama (burada "nazar değmesin" diyoruz hep birlikte) Malaga ve Tofaş maçlarında Beşiktaş günlerinden esintiler sundu bize. Atletizmi, blok tehdidi, ikili oyunlardaki etkinliği hepimizin malumu. Aynen devam etmesi en büyük dileğimiz elbette. Tribünleri coşturacak nice smaçlara Bonsu.





İki-üç gündür Markoishvili'nin yerine de bir transfer yapılacağı dedikoduları iyice arttı ve hatta Ergin hoca tarafından da doğrulandı bu. Öne çıkan isim Malik Hairston. Net olarak, şu zamanda ve şu şartlarda daha iyisini bulamayız. Sorumluluk almayı seven bir SF, şutu da fena değil. Hawkins'e benzetiyorum stilini, Hawkins daha kalıplıdır tabi.

Eğer ki Malik Hairston transfer edilirse "ligde bir sezon içerisinde en fazla 8 yabancıya lisans çıkartma" hakkımızı doldurmuş olacağız. Arroyo, Gordon, Domercant, Markoishvili, Transfer, Erceg, Jawai, Bonsu. Başka bir sakatlık olmaması için dua edeceğiz yani.