29 Mayıs 2013 Çarşamba

İkinci maç da bizim! 2-0



Baş ağrısı, hafif ateş ve boğazımda sinir bozucu bir tırmalanmış hissi vardı maçtan bir gün önce. Baş ağrısı ve ateşim maç günü geçince salona gitmeye karar verdim. (Yalnız bağıramamak, ya da bağırdığında boğazının iyice acıması/ses tellerinin yetmemesi kötü bi durum tabi) Taraftar sayısı üç aşağı beş yukarı ilk maçla aynıydı sanırım. Yine güzel bir atmosfer vardı, Ergin hoca da twitter hesabından atmosferi beğendiğini yazdı maçtan sonra.

İlk maçın aksine Karşıyaka daha dominant başladı maça. Ersin Dağlı'nın orta mesafeleri girmeyince bir ara 7 sayı geriye düştük ki özellikle maç başları için hiç alışık olmadığımız bir durumdu bu. Cenk'in de erken üçlemesiyle maçın sıkıntılı geçeceğinin sinyallerini ilk periyottan aldık.

İkinci periyotta Euroleague seviyesindeki sert savunmamız ve hücumda biraz kıpırdamamız Karşıyaka'yı yakalamamızı sağladı. Müthiş savunmamızı Arroyo'nun hücumda omuzlarına binen yükü Macvan ve Markoishvili 'nin paylaşması takip edince devreyi 34-26 önde kapadık.

İkinci yarıda lig maçlarımız içindeki en kötü basketbolu oynadık maalesef. Savunmada takımın hakkını yemek olmaz, yine çok iyi savunma yaptık ama hücum için aynı şeyleri söylemek imkansız. Ndong pota altında inisiyatif almasa işimiz çok zordu. Ender ve Gordon'un Arroyo'ya yardımcı olması gerektiğinde topu sadece elinde tutarak saniye tüketmesi üretkenliğimizi çok azaltıyor.

Pek iyi oynayamasak da kazanmak çok güzel. Çok özlediğimiz, çok istediğimiz play-off finaline bir galibiyet kaldı.

Ergin hoca ve aslan basketbolcularımıza teşekkürler.

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Serinin ilk maçı bizim: 1-0

                                                              



Maçtaydım bugün. Ergin hoca, maça gelenlere teşekkür ettikten sonra salonun daha dolu olması gerektiğinin altını çizdi, biraz hayal kırıklığına uğramış gibiydi ama bence yine de ilgi fena değildi. 7000'i aşkın taraftar vardı.

Gordon'un Tofaş maçındaki performansının fotokopisiyle başladık, ilk periyot boyunca her şey istediğimiz gibi gitti. Akıcı hücum, sert savunma ve isabetli şutlarla farkı 16 sayıya çıkardık. O noktadan sonra hem tribün hem de takım, tabiri caizse işi serdi. Hiç gereği yokken 12-13 saniyede kötü kullanılıp harcanan hücumlar, maç başındaki savunma sertliğinin yok olması ve tribünün maçtan kopması farkın erimesine yol açtı. Yanılmıyorsam üçüncü periyodun ortasına kadar da böyle devam etti bu saçma durum. "Noluyo lan?" sesleri tribünden yükselmeye başlayınca, önce taraftar kendine geldi sonra da takım.

Üçüncü periyodun sonu ve dördüncü periyotun tamamında savunma sertliğimiz üst düzeydeydi. Macvan ve Markoishvili'nin savunma direncine yaptığı katkı belirleyici oldu, Karşıyaka'ya kolay sayı şansı tanımadık.

Arroyo maça iyi başladıktan fakat ikinci periyotta oyundan düştükten sonra devreye girmekte bu kadar geç kalmamalıydı, Ndong hücumdaki tutukluğuna kendisi bile inanamadı. Bench'e gelirken o üzüntüsünü gözlemleyebildim.

Vasat hücum ettiğimiz ama savunma direncimizle kazandığımız bir maç oldu özetle. 

Pazartesi günü umarım daha kalabalık olacağız ve daha iyi hücum edeceğiz.

Ergin hoca ve aslan basketbolcularımıza teşekkürler.

24 Mayıs 2013 Cuma

Play-off'ta yarı finaldeyiz, rakip Karşıyaka...



Tembellik ettim biraz, Tofaş maçının hemen ardından yazacaktım ama sıcaklar falan derken erteledim durdum. Nacizane bir şeyler karalayayım...

Malum, Bursa'da Tofaş'ı çok rahat yenip 2-0'la play off yarı finaline yükseldik. Diyebilirim ki Jamont Gordon'un ilk iki periyottaki basketbolu izlediğim en iyi performanslardan biriydi. İsmail Şenol'un sıkça söylediği üzere "alev aldı" adeta, 21 sayı atarak daha ilk yarıdan serinin bittiği mesajını verdi.

Bizim maçımızdan hemen sonra oynanan Pınar Karşıyaka-Fenerbahçe Ülker mücadelesi ise çoğu basketbolseverin tahmin ettiği gibi oldukça çekişmeli geçti. FB Ülker için son şanstı, sezon boyunca beklentilerin altında kalmışlardı ve TOP 16 faciasından sonra lige de erken veda etme tehlikesiyle karşı karşıyaydılar. Karşıyaka ise yıllar sonra gelecek yarı finalin hayalindeydi, tribünler hınca hınç doluydu. Maç içerisinde skor üstünlüğü ve oyun kontrolü sık sık el değiştirdi ama son dakikaları daha iyi oynayan taraf Karşıyaka olunca en iyimser Karşıyakalının bile umduğunun ötesine geçti senaryo: 0-2 ile FB Ülker'i süpürdüler. FB'nin pota altı zaafını çok iyi işlediler, bol bol hücum ribaundu aldılar ve play off yarı finaline yükseldiler. Özellikle Aminu & Ümit Sonkol (Thomas sakatlığın izlerini tam olarak atamamış gibiydi, Ümit bu açığı iyi kapattı  her iki maçta da) FB Ülker'in playoff macerasına nokta koydu, rakibimiz Karşıyaka oldu.

Seride üç galibiyete ulaşan takım finale çıkacak. Normal sezonu lider bitirdiğimiz için saha avantajı bizde, ilk iki maçı içeride oynayacağız. Seriyi değerlendirirken, ligin ilk yarısında İzmir'de yenildiğimiz maçı baz almak çok doğru olmaz diye düşünüyorum. O günlerde henüz Domercant'ın yerini dolduramamıştık ve sponsor kaynaklı ödeme problemleri yüzünden takımın havası bozulmuştu. Üstelik iki defa durmuştu oyun maç içerisinde ve ister istemez ritmimizi kaybetmiştik...

Maç öncesi tribün olayları yüzünden seyircisiz oynanan Abdi İpekçi'deki maç bize seri hakkında ipuçları verecektir diye düşünüyorum. 94-73 kazanmıştık ve sezonun en iyi oyunlarından birini izlemiştik.

Bu sezon ligde -nazar değmesin!- içeride hiç maç kaybetmedik, Eurocup'ta oynadığımız 6 iç saha maçında ise 5 galibiyet 1 mağlubiyet aldık. Bunun önemli bir veri olduğunu düşünüyorum. Saha avantajı, final için bir adım öne çıkmamızı sağlayan etkenlerden biri.

Ndong-Furkan (ve zaman zaman Ersin) pivot rotasyonumuzun Aminu-Bora Hun Paçun ikilisine karşı ciddi bir üstünlük kuracağını düşünüyorum. Özellikle Abdi İpekçi'deki maçta Aminu'nun Ndong yanında "çocuk gibi" kaldığını, Ndong'un size avantajı ve uzun kolları sayesinde ribaundlarda ezici bir üstünlük kurduğunu görmüştük. Pota altını etkili kullanabildiğimiz sürece 94-73'lük maçın benzerlerinin önünde hiç bir engel yok. Rakibin önemli kozlarından olan Dixon ise Gordon'un etkili savunmasıyla FB Ülker serisindeki veriminden uzak bir görüntüde olabilir. (Bu konuda "olur" yerine "olabilir"i özellikle seçtim zira Gordon hem hücumda hem de savunmada ne yapacağı hiç bir zaman belli olmayan biri. Kesin konuşmamakta fayda var.)

Ergin hocanın transferlerini özellikle istediği ve takıma katıldıkları günden bu yana gidişatımızı değiştiren iki isim var: Arroyo ve Markoishvili. Arroyo hakkında uzun uzun yazmanın alemi yok. "Oyun kurucun kadar konuşursun" sözünün basketbolda ne kadar önemli olduğunu belleklerimize kazıdı bu sezon. Naumoski ile birlikte -oynadığı süre içerisinde- ülke basketbolunun gördüğü en başarılı yabancı basketbolcu desem abartmış olmam sanırım. Markoishvili ise temiz şutu ve ortalama üstü savunması ile bize çok şey kattı, 19 maçlık galibiyet serisinin gizli kahramanlarından biri oldu. Arroyo + Markoisvili sonrası takımımızın büründüğü yeni kimliğin, final (ve hatta şampiyonluk yolunda) en belirgin avantajımız olduğunu düşünüyorum.

Tek dezavantajımız Macvan'ın hem hücumda hem de savunmada yerlerde sürünen performansı. Thomas-Ümit Sonkol ikilisi Macvan'ın oyunda olduğu dakikalarda pota altından ve orta mesafeden madeni işlemeye çalışacaklardır. Macvan'ın beni yanıltmasını çok istediğimi de not olarak ekleyeyim. Çok şey beklediğim ve çok sevdiğim basketbolcularımızdan çünkü...

Yarın ilk maça çıkıyoruz. Umarım dolu bir salon ve sağlam bir Abdi İpekçi atmosferiyle ilk maçtan "bu seri bizim" mesajını veririz. Ergin Ataman ve aslanlarımıza inancım tam!

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Erkek voleybol: Fırat Ezel Filiz Galatasaray'da



Kadromuz yavaş yavaş şekilleniyor. Önceki gün, smaçör Fırat Ezel Filiz'in transferi resmi sitemizden açıklandı.

Henry Bell ve Ferhat Akdeniz haricinde kadronun tamamen yenileneceği dedikodularının doğru çıktığını söyleyebiliriz. (Coskovic ve Erhan'ın takımda kalmasını isterdim açıkçası, özellikle Coskovic'in sözleşmesini uzatmamamıza üzüldüm...)

Fırat'a Galatasaray formasıyla başarılar.

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Play-off yarı finaline "1" kala

                                                    



İlk iki periyotu çok sıkıntılı geçen ilk maçı 92-64 kazandık Tofaş karşısında. Üçüncü periyottan itibaren Arroyo direksiyona geçti, hem pota altını hem de şutör oyuncularımızı çok iyi besledi ve bir anda farka gittik. Tabi savunmamızdan da bahsetmemek olmaz. NDong'un uzun kolları ve Ersin'in müthiş hayretiyle pota altını kararttık, zorlama dış atışlarla çemberi dövmelerini sağladık. Çok kısa bir süre içerisinde de farkı çift hanelere taşıyarak "bu seri bizim" mesajını verdik.

Bu akşam Ted Kolejliler-Efes ve Beşiktaş-Banvit maçları var. Ted ve Banvit kazanırsa yarı finale çıkacaklar, aksi durumda serinin galipleri üçüncü maçlar sonunda belirlenecek. Banvit zaten favoriydi ama Ted Ankara bu seriyi geçerse basketbol tarihimizin en büyük sürprizlerinden biri olur sanırım...

Yarın Tofaş'la Bursa'da oynuyoruz, kazanırsak yarı finale çıkacağız. Ergin hoca ve aslanlarımıza inancım tam!

19 Mayıs 2013 Pazar

2012-13 sezonu şampiyonu Galatasaray!


 
 


Yazacak çok şey var aslında ama biraz üşeniyorum açıkçası. Özetle; Galatasaray futbol takımı, TFF+PFDK+MHK+FB'yi geride bıraktı ve şampiyon oldu. İki dünya yıldızı Drogba ve Sneijder'li kadromuzla 19. şampiyonluğumuza ulaştık.

Selçuk İnan'ından tutun Dany'sine, Muslera'sından Burak Yılmaz'ına bir çok futbolcumuzun büyük emeği geçti bu şampiyonlukta. Bir çok kırılma anı yaşadık, bazen kızdık, bazen heyecanlandık, çokça da sevindik...

Fatih hoca başta olmak üzere teknik ekibimize ve aslan futbolcularımıza teşekkürler.

19 > 17 +1

Şampiyon Galatasaray!




17 Mayıs 2013 Cuma

Kadın Voleybol: Stefana Veljkovic Galatasaray'da


Voleybolda transfer çalışmalarımız son sürat devam ediyor ve Sırp orta oyuncu Veljkovic'le sözleşme imzaladık. Geçen gün kadın basketboldaki başıboşluktan ve programsızlıktan şikayet etmiştim. Kadın basketbolun aksine, kadın voleybolda çok daha planlı ilerlediğimiz kesin.

Rabadzhieva'nın da Haziran ayında sözleşme imzalayacağı açıklandı dün resmi site tarafından.

Veljkovic'e formamızla başarılar.

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Bir kadın basketbol takımı vardı, noldu ona?

3-2 kaybettiğimiz play-off finaliyle sezon bitti malum. Çok iyi oynadığımız seriyi ve dolayısıyla şampiyonluğu hakem kıyımları yüzünden kaybettik. Bir "Turgay Demirel federasyonu klasiği" haline gelen hakem hataları yine bizi yaktı...

Her neyse. Gelelim şube yönetimine. Sezon ortasında çok küçük miktarlar yüzünden Whalen elden kaçırıldı. Fowles şubeye ihtar çekti, takımın havası bozuldu. Whalen yerine gelen Harding bir iyi-bir kötüydü, PG eksiğini kapatamadı.

Kadın basketbolda sezon biter bitmez ve hatta bitmeden kadro planlamasının yapılması gerekiyor ki, çok da geniş olmayan transfer yelpazesinden doğru seçimler yapılabilsin, kaliteli bir takım kurulabilsin. İşe önce koçtan başlamanız gerekiyor tabi, yoksa Ceyhun Yıldızoğlu gibi bir loser her şeyi mahvedebilir de. Ardından da oyuncu seçimleri ve takım kimyası geliyor...

Sezon biteli iki hafta oluyor, basında çıkan "kadın basketbolda bütçe küçülecek" haberlerinden başka bir şey duyamadık daha. Ekrem Memnun'la devam edilecek mi, kimler kalacak, kimler gidecek? Transferde nasıl bir rota izlenecek? Daha doğrusu gelecek sezona dair bir planımız var mı?

Murat Özyer şubenin başına geçti geçeli, saçma sapan ihmaller yüzünden başımıza gelmeyen kalmadı. İlkan Karaman (ki karakteri hakkında ipuçları verdi kaçarak) ve Lindsey Whalen'ın gidişi, oyuncu maaşlarının zamanında ödenmemesi, hakem kıyımlarına ses çıkarılamaması vs vs. Son olarak da kadın basketbol takımımızdaki belirsizlik...

Ben gelişigüzel bir kadro kurayım, gerçekleşir ya da gerçekleşmez orası ayrı.

PG: Bird, Işıl, Yasemen
SG: Augustus, Özge
SF: Torrens, Şaziye, Şebnem
PF: Sancho, Bahar
C: Wauters, Nevriye

Az ama öz takviyelerle bile böyle bir kadro iş yapar. Yeter ki doğru bir planlamamız olsun.





Erkek Voleybol: İbrahim Emet ve Mehmet Özbek Galatasaray'da

 
 

Kulübümüz kadın voleybolun ardından erkek voleybolda da transfer çalışmalarına başladı ve dün İbrahim Emet, bugün de Mehmet Özbek'in transferleri resmi olarak açıklandı.

Bu sezon şubeden gelen haberlere göre takım kadrosunda ciddi değişikliklere gidilecek, özellikle yerli rotasyonunda... Yabancı transferi hakkında da dolaşan dedikodular var ama resmi siteyi beklemek en mantıklısı ve doğrusu.

İbrahim Emet ve Mehmet Özbek'e Galatasaray formasıyla başarılar...






Türkiye sporunda karanlığın adı: Fenerbahçe

 


   


Yıllardan beri mafya bozması yöneticilerinizle sporu terörize eden siz,

Şike yapan siz,

Teşvik veren siz,

Tescilli şikecilikle damgalanan siz,

Basketbol, futbol demeden hakemleri "kontrol altına" almaya çalışan siz,

Irkçılık yapan Emre Belözoğlu'na sahip çıkan siz,

Irkçılık yapan taraftarınızı koruyan, üstüne basın toplantısına çıkaran siz,

Hakeme "son of bitch" diyen, "oğlan" hareketi çeken futbolcunuzu masum gösteren siz,

Sporumuza sürdüğünüz her kara lekeyi sindiren siz,

Hakikatten, "siz" nasıl bir camiasınız siz?

Türkiye sporunda her türlü karanlık kumpasın merkezi Fenerbahçe'nin karanlık yüzünden ve Aziz Yıldırım'ın müritlerinden kurtulmalı bu ülke.

Çok mu zor merak ediyorum, hani "17'ye tek" mücadele veriyor ya bu ukala sürüsü, 17 takım bir olsun ve maça siyah formalarla çıksın. Karanlığı lanetlesin, tarihi karanlıklarla dolu bu camiayı kınasın.

Sporu rahat bırak Fenerbahçe!

Nokta.


13 Mayıs 2013 Pazartesi

Cehenneme "dönüştürülen" bir şehir, Hatay...


Türkiye'nin en kendi halinde, en sessiz-sakin illerinden biriydi Hatay.

Arap'ın, Türk'ün, Kürt'ün, Müslüman'ın, Hırıstiyan'ın, Yahudi'nin barış içinde yaşadığı bir şehirdi.

Ne zaman ki Suriye içten içe kaynamaya başladı, güzelim Hatay zorla bu kaosun içine çekildi. Silahlı çapulcular cirit atmaya başladı, insanların huzuru kaçırıldı, Aleviler tehdit edildi, "Sünni-Alevi gerilimi" yaratıldı. ÖSO'lu yaratıklar yüzünden savaş mağduru Suriyeliler'e de Hatay cehennem oldu.

Mutlaka hatırlayacaksınızdır, aylar öncesinde insanlar sokaklara döküldü, "huzurumuz bozuldu" diye feryat ettiler. Ama kimse de Hataylı'nın sesine kulak vermedi. Yandaş basın olan bitenleri görmezden geldi.

Ve bağıra bağıra "geliyorum" diyen felaket onlarca masumun canını aldı. ABD'nin BOP'una Osmanlıcılık hayalleriyle ortak olanlar, Hatay'ı mahvetti.

Ben ve binlerce kişi, Türkiye'nin dört bir yanından sesleniyoruz: Suriye'de barış, Hatay'da barış!



11 Mayıs 2013 Cumartesi

Şampiyonluk tişörtü: Kalbimizin Yıldızı



Galatasaray tribününün en güzel tezahüratlarındandır, "sen sarıyla kırmızı, kalbimizin yıldızı".  Sözleri ayrı, melodisi ayrı etkileyicidir.

2012-13 sezonu şampiyonluğumuzu ilan edince, GS Store çok güzel bir tişört tasarlayıp satışa sunmuş. Ana fikri, "kalbimizin yıldızı". Dayanamayıp aldım bir tane, giyip gezmesi keyifli olacak, hatta oldu bile. 

Amrabat (daha çok Arroyo'ya benzettim ben) ve Melo (pek iyi çizememişler) haricinde muhteşem olmuş futbolcularımızın karikatürleri.

Akıl eden ve hazırlayanların emeğine sağlık.


10 Mayıs 2013 Cuma

24 Saniye programı: Ergin Ataman


Ergin Ataman dün GS TV'deki "24 Saniye" programına konuk oldu. Normal sezonu, play-offu ve takımımızın durumunu anlattı.

Bu sezon için apayrı bir yazı yazmak lazım esasında. Bunca şanssızlığa rağmen ayakta durmasını başaran Yenilmez Armada'nın hakkını veren bir değerlendirmeyi play-offun hemen öncesine yetiştirsem iyi olur.

9 Mayıs 2013 Perşembe

Kadın Voleybol: Ergül Avcı Galatasaray'da

                      


Kadın voleybol takımımız kadrosunu güçlendirmeye devam ediyor. İlk olarak, Calderon'un yerine Kolombiyalı smaçör Madelaynne Montano'yu renklerimize bağlamıştık, bugün ise Ergül Avcı'nın transferi açıklandı.

Henüz istediğimiz seviyeye geldiğimizi söylemek zor olsa da, kadro kalitemizi her geçen sezon daha  yukarıya çektiğimiz ortada.

Hoşgeldin Ergül, Galatasaray formasıyla nice başarılara...

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Başlarken...

Sayfama uğrayacak, yazdıklarıma göz atacak herkese merhaba diyeyim öncelikle.

Blogda odak noktası Galatasaray olacak.  Galatasaray hakkında bir şeyler karalamaya çalışacağım elimden geldiğince. Basketbol, futbol ve hatta voleybol... Gönül verdiğim renklerin fikir işçisi olabilirsem ne mutlu.

Şimdilik böyle.

Her branşta, aslan gibi savaş Galatasaray!